Giorgio Cafiero
Umman himayesinde Muscat ve Roma’da gerçekleşen İran ve ABD arasındaki nükleer görüşmeler, sonuçta yüksek çıkarları olan ve yeni bir anlaşmanın kabulüne yapıcı bir şekilde katkıda bulunmayı amaçlayan Rusya için “güven verici”. Moskova, müzakereleri çoğunlukla Tahran’ın nükleer silah sahibi devletler kulübüne katılmaması ve İslam Cumhuriyeti’ne bir Amerikan veya İsrail saldırısından kaçınmak istemesi nedeniyle memnuniyetle karşılıyor.
Umman Sultanı Heysem’in Moskova’ya yaptığı önemli ziyarette Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya gelmesiyle, iki lider devam eden nükleer görüşmeleri ele aldılar. Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov bu görüşmeye dair, “Bu konu … Umman’ın arabuluculuk çabaları bağlamında ele alındı” dedi .
Rusya’nın bakış açısından, İsrail-ABD’nin İran’a yönelik askeri saldırısı Batı Asya’ya yeni istikrarsızlık katmanları ekleyebilir ve bölgesel çıkarlarına zarar verebilir. Bundan başka, böyle bir saldırı Amerika’nın askeri ayak izini güney Rusya’ya doğru genişletebilir. Bu dinamikleri göz önünde bulundurarak, Kremlin’in ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimini İran’a karşı herhangi bir askeri eylemde bulunmaması konusunda neden uyardığını anlamak kolaydır.
George Mason Üniversitesi’nden emekli profesör Dr. Mark Katz, yaptığı açıklamada, “Sanırım Moskova, ABD ile İran’ın konuşmasını ve savaşmamasını tercih ediyor.” dedi.
Power Couple: (Russian-Iranian Alignment in the Middle East) kitabının yazarı Dr. Ghoncheh Tazmini ise “ABD ile İran arasında uygulanabilir bir anlaşma olasılığı nedeniyle savaştan daha az söz edilmesiyle, Orta Doğu nispeten daha sakin bir bölge haline gelebilir ve bu da Rusya’nın daha geniş stratejik çıkarlarına fayda sağlayabilir” diye açıklıyor konuya dair görüşünü.
Rus yetkililer ayrıca İsrail-ABD ittifakının İran’a saldırmasının İslam Cumhuriyeti’ni zayıflatabileceğinden endişe ediyor. Katz, “Rusya, İran’ın böyle bir saldırıya yanıt vermesine gerçekten yardımcı olmak için fazla bir şey yapmazsa, o zaman Tahran’daki muhafazakarlar bile İran’ın Ukrayna’ya karşı Rusya’ya ciddi anlamda verdiği desteğin karşılığında ne elde ettiğini merak edebilir,” diyerek konunun karşılıklı kazanımlara dönük boyutunu işaret ediyor.
Rusya’nın nüfuzundan yararlanmak
İran ile Trump yönetimi arasındaki diplomatik temaslar, Rusya’ya bu diyaloğun kolaylaştırıcısı olarak kendini gösterme konusunda eşsiz fırsatlar sunuyor ve bu durumun Ukrayna’daki durum üzerinde olası yansımaları olabilir.
Ruslar, “Bunun kendilerine Ukrayna savaşında daha iyi bir pazarlık sağlayabileceğini düşünüyorlar, bu da [ABD Orta Doğu Özel Temsilcisi] Steve Witkoff’un Ukrayna’nın dört ilhak edilmiş bölgesini vereceğini veya [ABD Ukrayna Özel Temsilcisi Keith] Kellogg’un Doğu Almanya-Batı Almanya senaryosunda Rusya’nın doğu Ukrayna üzerinde fiili kontrole sahip olmasından bahsettiğini duyduğumuz vaatlerin gerçekleşmesini daha olası hale getirecek ve… Rusları başka yerlerdeki davranışlarından dolayı kınanmaktan koruyacak” dedi.
Ramani, “Ruslar, İran’la yapılan bu anlaşmayı, Ukrayna’da ve dünyanın diğer yerlerinde yürüttükleri faaliyetler nedeniyle gelebilecek eleştirilerden korunmak için bir araç olarak kullanmak istiyorlar” diye ekledi.
Moskova’nın elinde, Tahran’la ortaklık ve BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üyelik gibi kartlar var ve bunlar Rusya’ya, Ukrayna karşısında ABD’ye bedel ödetme imkânı veriyor.
Tazmini’ye göre, “Rusya, Batı baskısına karşı siyasi bir denge unsuru olarak hareket edebilir ve tırmanışı engellemek için arka kanal diplomasisini kullanabilir. Rusya ayrıca daha geniş jeopolitik manzara üzerinde nüfuz sahibidir. Bir dizi diplomatik faaliyete rağmen, Trump’ın Ukrayna’da ateşkes sağlama hedefi çok az anlamlı ilerleme kaydetti.”
“İran’a karşı herhangi bir ABD veya İsrail askeri eylemi, Moskova’yı Ukrayna ihtilafını azaltma çabalarını karmaşıklaştırmaya yöneltebilir. Bu şekilde, Rusya, İran gibi kilit ortaklarını istikrarsızlaştırmanın, Trump’ın acil ilerleme aradığı alanlar da dahil olmak üzere başka yerlerdeki iş birliğinin pahasına olabileceği sinyalini verebilir.”
Ayrıca Moskova, Batı Asya’da diplomatik olarak imajını güçlendirmeye çalışıyor, özellikle de 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana bu itibarın bir nebze zedelenmesinin ardından. Doğu Avrupa’daki çatışma, Moskova’nın “özel askeri operasyonu” başladıktan sonra Rus enerjisini ve kaynaklarını bölgeden uzaklaştırdı. Ramani’nin açıkladığı gibi, Mart 2023’teki İran-Suudi Arabistan normalleşme anlaşmasındaki Çin’in rolü, Rusya’nın statüsünü “tamamen gölgede bıraktı” çünkü Moskova, Riyad ve Tahran arasındaki ilişkileri yeniden tesis etme anlaşmasına “çok fazla umut ve çok fazla değer” vermişti. Sonra, elbette, eski Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın Aralık 2024’te devrilmesi Rus çıkarları için ciddi bir darbe oldu.
“Bu yüzden Ruslar Orta Doğu’da diplomatik bir zafer istiyor. Gerçekten buna ihtiyaçları var ve eğer masada bir yer edinebilirlerse bu büyük bir diplomatik zafer olur. Bu yüzden Ruslar buna çok iyimser bakıyorlar ve kolaylaştırıcı ve aracılık edici bir rol oynadıkları bir JCPOA 2.0 fikrinden oldukça memnunlar,” diye savundu Ramani, paralel olarak 2015 İran nükleer anlaşmasının resmi olarak bilindiği Ortak Kapsamlı Eylem Planı’na atıfta bulunarak konunun bağlamını netleştirdi.
İran-Rusya Sinerjileri
Trump’ın 2018’de ABD’yi JCPOA’dan tek taraflı olarak çekme kararı , jeopolitik zorunluluk nedeniyle İran’ı Rusya’ya daha da yakınlaştırdı. Geçtiğimiz yıl iki tur doğrudan çatışmaya yol açan İsrail-İran “gölge savaşının” daha sonra yoğunlaşması da Tahran’ın Moskova ile ortaklığını daha da derinleştirme arayışına katkıda bulundu.
Bu bağlamda, bazı sesler Kremlin’in İran’da çıkarları olduğunu ve ABD’nin Tahran ile Washington arasındaki gerginliğin azalabileceği ve İran İslam Cumhuriyeti’nin Rusya ile ilişkisine değer vermesi için daha az sebep verebileceği korkusuyla yeni bir nükleer anlaşmaya varmamasını savundu. Bununla birlikte, uzmanlar Rusya’nın İran-ABD görüşmelerinin öfke içinde çökmek yerine üretken olmasından daha fazla kazanç elde ettiğini düşünüyor gibi görünüyor.
Tazmini, “Rusya, kolaylaştırıcı olmaktan çok bozucu olabileceği yönündeki spekülasyonlara rağmen diyaloğu ve müzakereyi destekliyor. Trump 2018’de [İran] nükleer anlaşmasını iptal ettiğinde, Moskova ABD’yi uluslararası hukuku ihlal etmekle suçladı ve JCPOA’ya olan bağlılığını yeniden teyit etti. Rusya, yenilenen ABD-İran diyaloğunu olumlu görüyor ve anlaşmayı yeniden tesis etmek için diplomatik çabaları desteklemeye devam ediyor, mevcut çıkmazdan eski ABD yönetimini sorumlu tutarak ve İran’ın taahhütlerini yerine getirdiğini iddia ederek Tahran’la aynı çizgide yer alıyor,” diyor.
Tazmini’ye göre, “Bazı analistler Moskova’nın Batı ile çatışmasında İran’ı kaldıraç olarak kullanabileceğini öne sürüyor, ancak Kremlin kendisini yapıcı bir küresel aktör olarak göstermeye yatırım yapmaya devam ediyor. Umman görüşmeleri gibi girişimleri desteklemek, ilerlemeyi engellemekten çok bu imajı güçlendirmeye yardımcı oluyor.”
Ayrıca, Tahran ve Washington arasında yeni bir nükleer anlaşmadan kaynaklanabilecek bir yumuşamanın Moskova’nın İran üzerindeki etkisinin azalması konusunda endişe duymasına yol açabileceğini belirten Katz, “İki ülke arasındaki liderlerin karşılıklı düşmanlığı göz önüne alındığında, ABD-İran ilişkilerinde genel bir iyileşme olmasının pek olası görünmediğini” savunuyor.
Nitekim, yeni bir nükleer anlaşma İsrail-ABD ittifakı ile İran arasında bir savaşı önleyebilse, Tahran’ın nükleer silah edinmesini önleyebilse ve İran’a yönelik yaptırımların hafifletilmesiyle sonuçlanabilse bile, Tahran ile Washington arasında aniden olumlu ilişkiler kurulmasını beklemek gerçekçi olmaz.
Umman ve İtalya’nın ev sahipliği yaptığı nükleer müzakereler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Tahran eninde sonunda Moskova ile olan ittifakını değerli tutmaya devam edecektir. Kremlin, ne Rusya-ABD ne de İran-ABD ilişkilerinin yakın gelecekte yakınlaşma şansı olmadığını anlıyor. Bu nedenle Moskova ve Tahran, Washington’a meydan okuma konusunda ortak bir ilgiye sahip olmaya devam edecekler.
Tazmini, “[ABD] nükleer anlaşmayı iptal ettiğinden beri İran, özellikle ABD olmak üzere Batı’nın niyetlerine karşı temkinli olmaya devam ediyor. Nükleer anlaşma yeniden canlandırılsa bile Batı’ya yönelmeyecek ve ittifaklarını çeşitlendirmek ve bölgesel ekonomik ve güvenlik grupları ile siyasi hizalanmalar takımyıldızındaki üyeliğini genişletmek için Doğu’ya bakmaya devam edecek. Avrupa ile daha fazla etkileşim kurma potansiyeline rağmen, İran’ın Moskova ile hizalanması, Batı’nın müdahalesine ve bölgedeki daha geniş jeopolitik gerçeklere karşı ortak muhalefetlerine bağlı kalmaya devam ediyor. Rusya, İran’ın kendisiyle kurduğu stratejik ortaklığın bu karşılıklı çıkarlar tarafından yönlendirildiğini ve İran’ın ABD ve Avrupa lehine Rusya ile bağlarını terk etmesinin pek olası olmadığını, zira İran’ın öncelikli odağının egemenliğini korumak ve çok kutuplu bir dünyada konumunu güçlendirmek olduğunu anlıyor,” diyor.